Yeni bir çalışma, küresel ısınma nedeniyle, sıcak okyanus akıntılarından oluşan ve Körfez Akıntısı olarak bilinen Atlantik Meridyenel Devrilme Sirkülasyonu (AMOC) sisteminin 2025 gibi erken bir tarihte çökebileceği uyarısında bulundu. Araştırmacılar Atlantik okyanusundaki akıntıları yönlendiren ve Batı Avrupa'nın hava durumunu belirleyen sistemin sona ermesinin milyarca insan için yıkıcı etkilere yol açacağı konusunda uyarıda bulundu.
Danimarka’da yer alan Kopenhag Üniversitesi'nden Prof. Peter Ditlevsen, Atlantik Meridyenel Devrilme Sirkülasyonu’nun (AMOC) 2025 yılında sona erebileceğini ortaya koyan bir çalışma yayınladı.
Ditlevsen, BBC News'e yaptığı açıklamada, "2004 yılından bu yana ölçümlerini yaptığımız bu akıntının zayıfladığına dair endişeler vardı. Körfez Akıntısı, ılık suyu kuzeye, kutba doğru getiren ve burada soğuyup batan karmaşık bir akıntılar dizisidir. Ancak küresel ısınmayla birlikte küresel sıcaklıklar arttıkça, eriyen Grönland buz örtüsünden ve diğer kaynaklardan AMOC’a tatlı su akıyor.” ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte, Ditlevsen AMOC’un çökmesi durumunda , Avrupa'daki sıcaklıkların 10 ya da 15 dereceye kadar düşeceğini ve ABD'nin doğusunda deniz seviyesinin yükseleceğini belirtti. Bu durum ayrıca, ayrıca milyarlarca insanın tarım için güvendiği yağmuru da engelleyecek.
AMOC en son 115 bin ila 12 bin yıl önce Buzul Çağları sırasında durmuş ve yeniden başlamıştı.
Diğer taraftan, Nature Communications'da yayınlanan yeni çalışmada, AMOC akıntılarının zaman içindeki gücündeki değişimi değerlendirmenin bir yolu olarak 1870'e kadar uzanan deniz yüzeyi sıcaklık verileri kullanıldı.
Araştırmada, AMOC’un 2025 ile 2095 yılları arasında çökebileceği tahmin edildi. Analiz, sera gazı emisyonlarının şimdiye kadar olduğu gibi artmasına dayanıyor. Emisyonlar azalmaya başlarsa, dünyanın sıcaklıkları AMOC'un çökeceği noktanın altında tutmak için daha fazla zamanı olacaktır.
Ancak, İngiltere Meteoroloji Servisi’nden Ben Booth'un da aralarında bulunduğu bilim insanları,çalışmanın vardığı sonuçların "yerleşmiş bilim olmaktan uzak" olduğunu öne sürerek, Ditlevsen’e kısmen katılmadığını belitti.
ABD Ulusal Oşinografi Merkezi'nden Prof Penny Holliday, "Körfez Akıntısı’nın azaldığını söylemek için elimizde kanıt yok. AMOC'un şu anda yapmakta olduğu şeyi bir noktada durdurma olasılığı olduğunu biliyoruz, ancak bu konuda kesin bir şey söylemek gerçekten zor. Eğer komşum bana sıcak hava dalgaları için mi yoksa AMOC’un çöküşü için mi endişelenmem gerektiğini sorsaydı, sıcaklıklar için endişelenmem gerektiğini söylerdim. Bunun zaten olduğunu ve daha da kötüleşeceğini biliyoruz." dedi.
Birçok bilim insanının çekincelerinin nedenini ise çalışmanın yazarlarının AMOC’un nasıl anlaşılacağı konusunda bir dizi varsayımda bulunmuş olmaları oluşturuyor.
Reading Üniversitesi Ulusal Atmosferik Bilim Merkezi'nden Jon Robson, 2025 ya da 2095 gibi erken bir tarihte çökebileceği yönündeki tahminlere katılmadığını ancak b durumun çalışmanın önemsiz olduğu ya da AMOC’un çökme ihtimalinin göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmediğini söyledi.
Prof. Robson, "Kuzey Atlantik iklim sisteminde ani değişiklikler olabileceği fikrini hala ciddiye almak zorundayız.” dedi.
Atlantik Meridyonel Devir Dolaşımı (AMOC), Kuzey Atlantik Okyanusu'nda meydana gelen büyük bir deniz akıntısı döngüsüdür. Bu devir dolaşımı, sıcak ve tuzlu suyun yüzeyden Kuzey Atlantik'e doğru taşınmasını ve daha soğuk, daha yoğun ve daha tuzlu suyun derinlere batmasıyla tamamlanır. Daha sonra bu soğuk su, Güney Atlantik'e ve daha sonra diğer okyanus bölgelerine doğru derin su akıntıları şeklinde geri döner. AMOC, dünya çapındaki iklim sistemlerine etki eden önemli bir deniz akıntısıdır ve Kuzey Atlantik bölgesindeki iklimi etkiler. Bu devir dolaşımı, kuzeydeki ılıman iklimin ve Atlantik kıyılarında nispeten yumuşak sıcaklıkların korunmasına katkı sağlar. Aynı zamanda, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın iklimini etkileyerek önemli derecede nem ve ısı transferine yol açar. Son çalışma da dahil olmak üzere, son yıllarda yapılan araştırmalar, küresel ısınma nedeniyle AMOC'un yavaşlamakta olduğu ve hatta potansiyel olarak istikrarsızlaşabileceği yönünde endişeler olduğunu göstermiştir. Bu tür bir yavaşlama, bölgedeki hava ve deniz sıcaklıklarında, hava koşullarında ve deniz seviyesinde değişikliklere yol açabilir ve bu da dünya genelinde iklim değişikliği etkilerini artırabilir. Ancak, konuyla ilgili çalışmalar hala devam ediyor ve daha fazla veri ve araştırma bu endişelerin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.